Küçük Güzeldir. E.F. Schumacher.

Küçük Güzeldir. E.F. Schumacher. Çeviren : Osman Çetin Deniztekin. Varlık Yayınları, 5inci Basım, 2010.

 

1970’lerin başında yazılan bu kitap, günümüz okuruna veya ekonomi okumuşlara naif gelebilir. Yazarın hevesli bir amatör değil, ne söylediğinin ayırdında olan bir ekonomist olduğunu dikkate alınca; “naiflik” izlenimi, düşündüklerini sokaktaki adama anlatmada ne denli başarılı olduğunu gösteriyor. Pek çok dile çevrilen ve hala çok okunan bir kitap olan Küçük Güzeldir’in İngilizce alt başlığı, neden populer olduğunun ipucunu da veriyor : “A Study of Economics As If People Mattered”.

Schumacher,  1800’lerin başlarında akademik kurumlara küçük, veri işleme odaklı bir bölüm olarak katılan “ekonomi”nin, hızla bir “bilim dalı” konumuna yükseldiğini, kısa sürede bilim üstü bir gerçeklik, doğallıkla kabullenilen bir metafizik anlayış haline geldiğini anımsatarak başlıyor. Kendimize hemen sormamız gereken soru şu : Neden her şey “ekonomik” olmak zorunda? Bu kısa tümcedeki sihirli kısım “her şey”. Pişirdiğiniz yemeğe baharat koyarken “öncelik”, ekonomik olması mıdır? Uyumak üzere olan çocuğunuz “ışık açık kalsın” dediğinde “ekonomik değil” diye mi düşünmelisiniz? Yüzlerce insanın evlerini, ailelerini, köylerini, yıllardır yaşadıkları ortamı terketmemesi ve hayatlarını orada çalışarak sürdürebilmesi için onlara -örneğin- su getirmek mümkün ise, buna “ekonomik değil” diye karşı çıkmak kabul edilebilir bir davranış mıdır? İlkokula giden çocuklar yaz – kış derenin içinden yürümek zorundaysa, bir köprü yapılmasına “ekonomik değil” diyerek karşı çıkabilir misiniz? Diyelim ki, ekonomik olmayı yücelten günümüz anlayışını olduğu gibi kabullendiniz… Bundan en büyük yararı kimin sağladığını, bu anlayışın en çok kime zarar verdiğini hiç düşünmez misiniz? Doğal kaynakların (asla bitmeyeceklermiş gibi)  sorumsuzca sömürülmesi, çevrenin bedelini daha çok yoksullara ödetecek biçimde kirletilmesi, yoksul kitlelerin zengin azınlığın birazcık daha zenginleşmesi için yoksulluğa mahkum edilmesi kabul edilebilir mi? Bu soruları 40 yıl önce soran, Almanya ve  İngiltere gibi iki büyük kapitalist ülkenin yetiştirdiği, Marksist olmayan bir ekonomist! Soruları da yanıtlarının çoğu gibi hala güncel. Ekonomizm hastalığını yenmeye kararlı olanlar için ilaç niyetine! Üstelik, kimse bunun tek ilaç olduğunu söylemiyor!

 

Osman Çetin Deniztekin’in çevirisi özenli ve tutarlı. Kitabın baskıya hazırlanışında (herhalde zaman ve / veya işçilikten kazanmak için) bir aşamada optik okuyucu kullanılmış. Karakter tanıma yazılımının hatalı belirlediği karakterler kitabın tümüne yayılmış anlamsız sözcükler halinde göze batıyor : “Aynı” yerine “aym”, “aşırı” yerine “aşın”, “icabına” yerine “icabma”, “geçirmişse” yerine “geçinnişse” ve bunun gibi onlarca anlamsız sözcük… Ülkenin en seçkin yayınevlerinden birinin, bu kadar çok satılan bir kitabın baskıya hazırlanmasında daha özenli davranmasını beklerdim.

Kitabın neredeyse tümü alıntılanabilir gibi! Okurken altını çizdiklerimin yalnızca birkaçını buraya alıyorum.

Çağdaş insan, kendini doğanın bir parçası olarak değil; yazgısı, onu egemenliğine almak ve yenmek olan bir dış güç olarak hissetmektedir. Hatta doğayla savaştan bile söz etmektedir; oysa bu savaşı kazanacak olursa kendisini de yenik düşen tarafta bulacağını unutmaktadır. s. 9

Çok az şeyi olan yoksul toplumlar vardır; ama “Dur bakalım! Bu kadarı bize yeter!” diyen varlıklı toplum nerede? Yoktur öyle bir toplum. s. 17

Barışın temelinin evrensel bir bollukla atılabileceğine inanmıyorum. Çağdaş anlamıyla bu tür bolluk ortamına ulaşmak ancak insan doğasının açgözlülük ve kıskançlık gibi itkelerini besleyerek gerçekleşebilir; bunlar ise insanın zekasını, mutluluğunu, dinginliğini ve bu arada huzurunu yok etmektedir. Zenginlerin huzura yoksullardan çok daha fazla değer vermeleri olanağı yüksektir, ama ancak tam bir güven içinde hissediyorlarsa kendilerini. Oysa bunlar birbirleriyle çelişkili koşullardır. Onların serveti sınırlı dünya kaynaklarından aşırı büyük isteklerde bulunmalarına dayanmakta ve bu yüzden yalnızca (zayıf ve savunmasız olan) yoksullarla değil, asıl başka zenginlerle kaçınılmaz bir çatışmaya yol açmaktadır.  s. 24

Gereksinimlerin geliştirilmesi ve genişletilmesi, bilgeliğin karşı-savıdır. Aynı zamanda özgürlük ve barışın da karşı-savıdır. Gereksinimlerin artması kişinin kendi denetimi dışındaki güçlere bağımlılığını artırdığından varoluşsal korkularını da büyütür. Ancak gereksinimlerin azaltılmasıyla çatışmaların ve savaşların son nedenleri olan gerginliklerde bir azalma oluşturulabilir. s. 24

Yaşamın gerçek sorunları, siyasette olsun, ekonomide olsun, eğitimde veya evlilikte olsun. karşıtların uzlaştırılmasını veya aşılmasını içeren sorunlardır. Iraksak sorunlar olduklarından, kelimenin olağan anlamıyla bir çözümleri yoktur. İnsandan yalnızca mantık yürütme yetilerini kullanmakla kalmayıp tüm kişiliğini vermesini isterler.  s. 75

İnsan, uygar ya da vahşi olsun, doğanın çocuğudur; efendisi değil. s. 78

… doğa boşluktan nefret eder; ‘ruhsal boşluk’ yüce bir davranış nedeniyle doldurulmadıysa ister istemez daha aşağı bir şey ile dolacaktır; ekonomik hesaplamalarda akılcı gerekçesini bulan küçük, bayağı, içten hesaplı hayat görüşüyle. s. 89

… dünyamızın sorunlu çocukları yoksullar değil, varlıklı ülkelerdir. s. 119

Kalkınma malla başlamaz, insanla ve onun eğitimi, örgütlenmesi, disipliniyle başlar. s. 129

Ekonomik kalkınma, ekonomi biliminden -ekonometriyi bir yana bırakın- çok daha geniş ve derin bir konudur.  s. 156

(Tolstoy’dan alıntı) : “Adamın sırtına oturmuşum, boğarcasına, kendimi taşıtıyorum, ama hem kendimi hem başkalarını temin ediyorum ki; haline çok üzülüyorum ve yükünü hafifletmek için elimden geleni yapmak istiyorum, sırtından kalkmak hariç.” s. 158

Bir insanın maruz kalabileceği en büyük yoksunluk kendini geçindirmek, ekmeğini kazanmak olanağına sahip olmamaktır. s. 167

 

Kendime her sabah anımsatmak istediğim (kitapta yer alan) latince bir söz ile bitiriyorum :

Corruptio optimi pessima (En çok kötümserlik yozlaştırır).

 

2 thoughts on “Küçük Güzeldir. E.F. Schumacher.”

Leave a reply to aysel Cancel reply